Sözcü Gazetesi'ne konuşan, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, Gazeteci Ruhat Mengi'nin sorularını yanıtladı. Soyer, yaklaşan yerel seçimleri değerlendirirken ittifaklar hakkında da "Her ilde, her ilçede ittifaklar yapılır, yapılmalıdır, bu ittifaklar sonuçta o ilçenin dinamikleriyle şekillenir, doğrusu budur." dedi.

KONGRE SÜRECİ TAMAMLANDIĞINDA BU UMUTSUZLUK HALİ YENİDEN UMUDA DÖNÜŞECEKTİR!

Seçim yaklaşırken muhalefet partilerindeki havayı, toplumda tepki yaratan bazı gelişmeleri, liderlerin yaptığı açıklamaları nasıl değerlendiriyorsunuz, size de geliyor mu tepkiler?

Geliyor, bu tepkiler var ve insanlar çok haklı, bu hayal kırıklığını, bu öfkeyi, bu umut kaybını yaşamakta çok haklı ama hayat devam ediyor ve insanlar umudu yaratmak zorundalar. Biz de o umudu yaratmanın öncüsü olmak zorundayız. O nedenle, Cumhuriyet Halk Partisi'nde de kongre süreci tamamlandığında yerel seçimlere konsantre olunacağını ve ortaya yeni söylemlerle yeni ilkelerle, yeni hedeflerle bir politika konabileceğini düşünüyorum. Ben hep bu konuda iyimserim, onu söyleyebilirim size, kongre süreci tamamlandıktan sonra içindeki bu umutsuzluk hali ve kızgınlık hali umuda dönüşecektir ve insanlar tekrar bir arayış içine gireceklerdir. Yaşadıkları bu yüksek enflasyon, hayat pahalılığı, geçim derdi, mutfaktaki yangın, yeniden bunlarla ilgili bir çözüm arayışı getirecektir ve orada kimin ne söylediğini daha kulaklarını açarak dinleyeceklerdir diye ümit ediyorum.

İNSANLARIN SIKNTILARINI ÇÖZECEK SOSYAL DEMOKRAT, MERKEZ POLİTİKALARA İHTİYAÇ VAR!

Geçen seçimlerde muhalefet partileri “Terör örgütü ile yakınlık, din karşıtlığı” gibi asılsız söylemlerle yıpratıldılar. Bu seçimde yanına başka ilaveler yapılacak gibi görünüyor. Bunların geç kalmadan halka anlatılması gerektiğini düşünüyor musunuz?

Tabii, ben de aynen bunu gözlüyorum, bunun çok doğru bir tespit olduğuna inanıyorum, bizim kendi söylemlerimizi kararlılıkla ve seçim sonuçlarından ders çıkartmış olarak ifade etmemiz gerekiyor. Ben değişim talebini ifade ederken bunu çok net söylemiştim, sosyal demokrat politikalara ihtiyaç var, vatandaşların bugünkü sıkıntılarını çözecek olan politikaların sosyal demokrat, merkez yerel yönetim politikaları olduğunu düşünüyorum. Dolayısıyla buraya doğru bir makas değişikliğine konsantre olunması gerektiğine inanıyorum.

SEÇİM SÜRECİNE GİRİLDİĞİNDE BUGÜN HAVADA UÇUŞAN İDDİALAR SOMUT PROJELERE DÖNER!

İYİ Parti “Büyükşehirlerde ve her yerde kendi adaylarını çıkaracaklarını çok net bir şekilde açıkladı. Ümit Özlale de İzmir'den aday olabileceğini ima etti. Böyle bir durum olursa, bütün muhalefet partileri kendi adaylarını çıkarırsa sonuç ne olur?

Ben böyle bir ihtimali zayıf bir ihtimal olarak değerlendiriyorum. Çünkü henüz seçim sathı mailine girilmedi, henüz Cumhuriyet Halk Partisi kongresini tamamlamadı, henüz adaylarını netleştirmedi, kısacası daha birçok belirsizlik var ve Türkiye'de seçim sathı mailine “birkaç ay kala” girilir. Ama şu anda ittifaklar süreçlerine gidilirken, olacağı veya olmayacağı henüz belli olmasa da, eğer o ittifak masası olursa güçlü bir iddiayla masaya oturmanın sonuçlarının partiler için daha faydalı olacağı düşünülür, o nedenle siyasi partiler o iddiayı mümkün olduğu kadar büyük ortaya koymaya çalışır. Bu söylemlerin, medyada dolaşan iddiaların arka planında böyle bir şey olduğunu düşünüyorum. Kısacası, seçim sathı mailine girildiğinde bütün bu havada uçuşan iddialar ayakları yere basacak somut projelere döner, ondan sonra bunlar üzerinde konuşmak mümkün olur.

BEN İZMİR'DE ADAY OLMAK İSTİYORUM, KARARI PARTİ MECLİSİ VERECEK!

Yani, İYİ Parti Milletvekili Sayın Ümit Özlale'nin karşınıza aday olarak çıkmayabileceğini düşünüyorsunuz?

Evet, şu anda zaten kendisinin de böyle bir ifadesi yok, sadece “partim böyle bir görev verirse yaparım” diyor, diğer adaylar için de aynı şekilde, ben de şu anda –tarifi doğru yapmak gerekirse- aday adayı hüviyetiyle söylüyorum size bunları. Benim de adaylığım kesinleşmedi ki.

Ama “Ben aday olmak istiyorum” diyor musunuz?

Evet, Ümit Özlale bunu bile söylemedi değil mi? Kararı Parti Meclisi verecek, ondan sonra adaylık kesinleşebilir.

ADAY AÇIKLAMAK İÇİN TELAŞ ETMEYE GEREK YOK!

İzmir-Bakü kardeşliği daha da güçlenecek İzmir-Bakü kardeşliği daha da güçlenecek

Seçim iyice yaklaştıktan sonra yapılan aday açıklamanın zarar verdiğini cumhurbaşkanlığı seçiminde gördük. Bu seçimde de Parti Meclisi kararları beklenirken geç kalma gibi bir sorun yaşanamaz mı?

Ben size şöyle söyleyeyim; 2019'da benim adaylığım 30 Ocak'ta, seçime tam 2 ay kala açıklanmıştı, şu anda 7 ay var, bu bir kampanya süresi için çok uzun bir süre, şu anda adaylar açısından telaş edilecek bir şey yok diye düşünüyorum.

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener son olarak “Onun bunun ağız kokusunu çekmeden kaç kilo ettiğimizi bu seçimde göreceğiz, sorumlusu benim, bilinsin ki her ilçede adayımız olacak, bu bir anlamda referandumdur” dedi. Her ilçede aday çıkarırsa ne olur?

Bu tabii ona sorulması gereken bir soru ama şu önemli; ittifak aslında demokrasinin en temel dayanaklarından biridir, ittifak yapabilmeyi başarmak demokrasinin kazanımıdır. Hangi konu olursa olsun; bu bir seçim olabilir, bu ortak bir kooperatifin, derneğin yönetimi olabilir, yani ittifaklar aşağılanacak bir şey değildir. İttifaklar kıymetlidir, önce bunu söylemek isterim.

BİR KENTİN BAŞKAN ADAYI SEÇİMİ KAZANMAK İÇİN KİMİNLE İTTİFAK GEREKTİĞİNİ BİLİR!

Ama bu seçimde muhalefet kanadındaki partilerde ittifak yapılmayacağı netleşmiş gibi.

Merkezde yapılan bir genel seçimdeki ittifaklarla yerel seçimde yapılacak ittifak bir değildir. Yerelin dinamikleri farklıdır, her ilçenin, her ilin kendine ait dinamikleri vardır ve o dinamikler çerçevesinde kiminle ne ittifak yapılacağı şekillenir. Yani Adana'nın Pozantı ilçesinde bambaşka yapılar ittifaka girerler, İzmir'in Kiraz ilçesinde başka yapılar ittifaka girer, çünkü belediye başkan adayı seçimi almak için o kentin dinamiklerinde kiminle ittifak yapması gerektiğini bilir, en iyi o bilir.

YERELDE HER KENT KENDİ DİNAMİKLERİYLE İŞBİRLİĞİ ZEMİNİ ARAMALIDIR!

Partiler de hangi adayın kazanabileceğini bilmez mi?

Her ilçede o ilçenin adayı kadar bilmeyebilir, her partinin o ilçedeki tüm dinamiklere o aday kadar hakim olmasını beklemek de doğru olmayabilir. Ama partinin bir kuşkusu varsa tabii ki gider ilçesinde, ilinde, yerinde o ittifakın reel ve gerçek temeller üstünde şekillenip şekillenmediğine bakar, müfettiş gönderir, parti yetkilisi gönderir, bakar. Şunu söylemeye çalışıyorum; bir kentin belediye başkan adayı yerel seçime giderken en çok oyu almak ister, bunu da en çok kiminle alabileceği konusunda öngörüleri vardır, bunu partisiyle de konuşur, kentin akilleriyle de konuşur, gerek duyuyorsa sivil toplum kuruluşlarıyla konuşur ve sonuçta bir ittifak şekillenir zaten. Bunun merkezde yapılmasına gerek yoktur diyorum ben, merkezde genel seçimler için “Ortak Politikalar Mutabakat Metni” çıkartabilirsiniz, güzel, 2500, 3500 madde yazarsınız ama yerelde buna ihtiyaç yok. Yerelde her kent kendi dinamikleriyle işbirliği zemini aramalıdır.

İTTİFAKLAR YAPILMALIDIR, DOĞRUSU BUDUR!

Acaba Meral Akşener'in “Her ilçede aday çıkaracağız” sözü her ilde çıkaracaklarının da işareti midir, yoksa illerde farklı olabilir diye mi sadece “her ilçede” demiştir?

Muhtemelen öyledir ama ben bunu hangi gayeyle söylediğini bilemem, ben sadece bunu doğru bulmadığımı söylüyorum. Yani her ilde, her ilçede ittifaklar yapılır, yapılmalıdır, bu ittifaklar sonuçta o ilçenin dinamikleriyle şekillenir, doğrusu budur.

İttifaklar olmalıdır ama yazılı bir ittifak olması şart değil, desteklemek şeklinde olabilir diyorsunuz.

Aynen, bir tek şu cümle yeterli “Biz şu, şu partiler yerel seçimde birlikte hareket ediyoruz”, bitmiştir, bu yeter.

SEÇİM YAKLAŞIRKEN HDP DE AÇIKLADIĞINDAN FARKLI DAVRANABİLİR!

HDP de kendi adaylarını çıkaracağını söylüyor. Bu nasıl etkiler seçimi?

Ben bu ihtimalin de henüz kesinleşmiş bir ihtimal olduğunu düşünmüyorum. Az önce söylediğimi tekrar edebilirim, bunlar ittifaklar kurulurken o kuruluş aşamasında güçlü iddialar ortaya koymak düşüncesiyle söylenir, seçim yaklaşırken HDP de farklı davranabilir.

CHP'li belediyelerin AKP'li hükümetle çalışma zorluğunu görüyoruz, önemli projelere karşı çıkılıyor, kaynak verilmiyor vs. Siz İzmir'de bu zorluklarla karşılaştınız mı?

Elbette, Ben 12 Haziran'da, yani seçimden 2 hafta sonra Sayın Cumhurbaşkanı'na mektup yazdım ve yıllardır bekleyen sorunlar için çözüm talep ettim. Yani İzmir'in sadece onay bekleyen, sadece imza bekleyen, sadece görüş bekleyen onlarca meselesi var. Mezarlık tahsisinden tutun, metro için yurt dışından borçlanma izni verilmesine kadar onlarca başlık. Şimdi bu başlıkların 4 tanesiyle ilgili Hazine ve Maliye Bakanlığı'ndan olumlu görüş geldi ama daha onlarcası duruyor. Bunların neden beklediğini anlamak mümkün değil.

Siz önemli bir şehrimizin belediye başkanı olarak Cumhurbaşkanı'na mektup yazdınız ama ondan size cevap gelmedi mi?

Hayır gelmedi, cevap vermedi ama şunu söylemek istiyorum, benim her yerde Meclis'te de, kendisine yazdığım mektupta da söylediğim bir şey var; “Cezalandıracaksanız beni cezalandırın ama beni cezalandırmak için İzmirliyi cezalandırmayın”. İzmirliyi niye mahrum bırakasınız bu hizmetlerden?

İNSANLARIMIZ MEZAR YERİ BULMAK İÇİN TORPİL ARAR DURUMDALAR!

Sizi niye cezalandıracaklar, CHP'li olduğunuz için mi?

Herhalde öyle ki bu en doğal, en basit onaylar, görüşler, izinler verilmiyor, başka ne olabilir ki? Yani, mezar yeri tahsis i istiyoruz belediye olarak, bize mezar yeri tahsis etmeliler ki insanlar öldüklerinde birbirlerinin üzerine gömülmesinler.

Çok şaşırdım, Belediye Başkanı olarak böyle bir tahsiste bile bir özgürlüğünüz yok mu?

Yok maalesef, bizim mezarlık olarak kullanılabilecek arazimiz, arsamız yok, Hazine'nin Milli Emlak üzerinde kayıtlı gayrimenkulleri var. Öldükten sonra defnedilebilmek en temel insan haklarından biridir ama bu haktan neredeyse mahrum kalarak yaşıyoruz, çünkü mezarlıklarımız dolmuş durumda, insanlarımız mezar yeri bulabilmek için torpil arar durumdalar.

İZMİR'DE İKTİSAT KONGRESİ YAPTILAR, BİZİ DAVET ETMEDİLER!

Yani İzmir'de yaptılar ve böyle projeleri gerçekleştiren sizi davet etmediler mi, sizden görüş alabilirlerdi.

Davet de etmediler ama daha vahimi “İktisat Kongresi” adına yakışan bir şey çıktığını zannetmiyorum. Bizim asıl yer altında yaptığımız çalışmalar var; yağmur suyu ile pis su kanallarını ayrıştırıyoruz, zor, sancılı bir süreçti ama bu şekilde İzmir'de on yıllardır devam eden, denizden gelen koku problemi vardı, “Büyük Kanal Projesi” ile bu sorunu tamamen aştık. Yakında insanlar İzmir'de Körfez'in mavi sularına atlayabilecekler. Yaptığımız temel işler yer altında olduğu için gözükmüyor, Narlıdere Metrosu büyük ölçüde bitirdik, yakında açıyoruz. Buca Metrosu, İzmir tarihinin en büyük yatırımını yapıyoruz. Bitene kadar toz toprak olduğu için vatandaşları şu an için çok mutlu eden şeyler değil ama biz bu yolu tercih ettik. Kemeraltı bir daha seller altında kalmasın diye hiç kimsenin cesaret edemediği bir şey yapıyoruz; Kemeraltı'nın altında yeraltı nehirleri oluşturuyoruz. Kısacası, 50 yıldır eksik bırakılmış, bozulmuş alt yapı meselelerini sadece bugünü değil 50 yıl sonrasını da kurtaracak şekilde tasarlayarak çözüyoruz.

VATANDAŞLARIMIZ MÜLTECİLERE SAĞLANAN AYRICALIKLARA İSYAN EDER HALE GELDİ!

Sayın Soyer, hukukçusunuz ve “Dünya Sakin Şehirler Birliği” Genel Başkan Yardımcısısınız. Türkiye dünyada en çok mülteci alan ülke. Sayıları katlanarak artıyor, büyük ekonomik yük dışında şiddet olayları, çocuk tacizleri çok arttı, halkla karşı karşıya geliyorlar. Nasıl bir hukuki çözüm görebiliyorsunuz?

Bu da hükümetin politikasızlığından kaynaklanan bir tablo. Yani, bu kadar yıldır eğitimde, istihdamda, sağlıkta, vatandaşlık haklarından yararlanmada, entegrasyonda, barınmada bütün bu başlıklarda politika üretilmemiş olmasının sonucu olarak vatandaşlarımız artık tepki gösteriyorlar. İsyan ediyorlar, çünkü haklarının ellerinden alındığını düşünüyorlar. Sağlanan ayrıcalıklar nedeniyle kendi haklarından mahrumiyetler yaşadıklarını düşünüyorlar. Örneğin; ucuz iş gücü olarak kullanılıyorlar, şirketlerde ucuz iş gücü olarak çalışmakla orada çalışabilecek, alın teriyle ailesinin geçimini sağlayabilecek vatandaşlar işsiz kalabiliyorlar. Birçok farklı alanda benzer şeyler söylenebilir ama özetle bu politikasızlık hali bizim gibi dışardan gelen insanı büyük bir alicenaplıkla kabul eden milletimizin geleneklerini, göreneklerini zorlayan ve onları artık “Bu ülkeyi terk edip geri dönsünler memleketlerine” dedirtecek noktaya gelen bir durum tespiti yapmak istiyorum. Bu, gerçekten vatandaşların sabrını taşıran, hepimizin moralini bozan, geleceğe dair kaygılandıran bir tabloya dönüştü.

Dolayısıyla, belediyeler ne bunların gelmesinden sorumlu, ne yaşadığı kentte yaptıklarından, ne de gidecekleri tarihle ilgili çalışmalardan ya da onlarla ilgili politikalardan sorumlu değil. Bu tamamen merkezi idarenin, hükümetin sorumluluğunda olan bir konu. Biz konuşuyoruz ama bir vatandaş olarak bunları söylüyorum, bir belediye başkanı olarak onların barınma sorunu, eğitimi, istihdamıyla ilgili herhangi bir şey yapmaya muktedir değilim, mevzuat nedeniyle de böyle bir hakkım yok zaten. Bu politikasızlık neden bu kadar uzun yıllar sürdü, neden açık kapı politikasıyla bu kadar insan buraya geldi, bunlar önce cevap verilmesi gereken meseleler. Biz belediye olarak devletten, toplanan vergilerden nüfusumuza göre pay alıyoruz, 150 bin fazla Suriyeli yaşıyor, onlar için ödenek almıyoruz ama onlar da bu şehirde yaşıyor ve biz onlara da hizmet etmek zorundayız.

Burada da şiddet olayları arttı mı?

Şiddet değil ama şiddete gebelik hali söz konusu. Adeta patlamaya hazır bir bomba gibi, bir mayın gibi. Bu gerginlik, bu tansiyondaki yükselme ne zaman patlar öngörmek mümkün değil ama giderek toplumda biriken bir öfke ve çok haklı bir tepki var. Bir an önce hükümetin geri dönüş takvimiyle ilgili bir şeyler açıklaması lazım. Bir an önce bu belirsizlik, politikasızlık hallerinin ortadan kaldırılması lazım.

Yerel seçimler için anketler yapılıyor mu?

Evet, biz en son 14 Temmuz-28 Temmuz arası İzmir'de halkın belediyemizden memnuniyetiyle ilgili bir anket çalışması yaptırdık.