30 Ekim 2020’de meydana gelen 6,9 büyüklüğündeki İzmir depremi, özellikle Bayraklı ilçesinde büyük yıkımlara yol açtı. Deprem sonrası, evleri zarar gören vatandaşlara konut temin etmek amacıyla Bayraklı’daki ormanlık alanlar üzerine yapılaşma kararı alındı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın imzasıyla alınan karar doğrultusunda, 375 hektarlık ormanlık alan orman sınırından çıkarıldı ve bu alanda konut projelerine başlandı.
Ancak, bu karar, hukuk sürecine taşındı ve Avukat Senih Özay’ın açtığı dava sonucunda, mahkeme kararın iptaline hükmetti. Yargı, ormanlık alanın statüsünün değiştirilmesinin hukuka aykırı olduğuna karar verdi ve alanın eski orman statüsüne dönmesini sağladı. Bu iptalin ardından, Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından verilen yeni bir karar ile aynı 375 hektarlık alan yeniden ormanlık alan sınırından çıkarıldı. Resmi Gazete’de yayımlanan bu karar, çevre savunucuları ve çeşitli sivil toplum kuruluşları tarafından sert bir şekilde eleştirildi. Kararın ardından, bölgede inşa edilen konut projeleri devam etti.
Son dönemde, bu bölgede endişeleri artıran bir gelişme yaşandı. İzmir’in Karşıyaka ilçesinde çıkan büyük orman yangını, Bayraklı’daki ormanlık alanı da etkiledi. Çiğli, Bayraklı ve Bornova sırtlarını kapsayan 4 bin 400 hektarlık bir alanı kül eden yangın, deprem konutlarının bulunduğu alanın yanı başına kadar ulaşarak büyük bir felakete yol açtı. Bu yangın, bölgedeki ağaçlandırma çalışmalarının önemini ve bu alanların korunmasının gerekliliğini bir kez daha ortaya koydu.
Bayraklı’daki ormanlık alanın statüsüyle ilgili tartışmaların kökeni, 5 Kasım 1995’te meydana gelen büyük bir sel felaketine dayanıyor. İzmir’in Karşıyaka ilçesini etkileyen bu sel, Yamanlar Dağı’ndan gelen Ahırkuyu Deresi’nin taşması sonucu Yamanlar-Örnekköy-Demirköprü-Bostanlı hattında pek çok evi su altında bırakarak 65 kişinin hayatını kaybetmesine neden olmuştu. Sel felaketinin ardından, İzmir Büyükşehir Belediyesi, Orman Bölge Müdürlüğü ve Ege Orman Vakfı tarafından başlatılan ağaçlandırma çalışmaları, hem erozyon kontrolü hem de sel önleyici fonksiyonlar üstlenmişti.
Bu gelişmeler, sürdürülebilir şehir planlaması ve çevre koruma stratejilerinin önemini vurgularken, İzmir’deki tartışmalı kararlar ve yaşanan felaketler, hem kent yönetimi hem de vatandaşlar için önemli dersler sunuyor. Gelecekte benzer felaketlerle karşılaşmamak için daha sağlam ve bilimsel temellere dayalı kararların alınmasının gerekliliği bir kez daha ortaya konmuş durumda.