Kendi evladının da tip-1 diyabetli olduğunu ifade eden Arslan, “10 Kasım günü saat: 12.00'de kızımın kan şekeri 54'e düşmüş. Buradaki hekim arkadaşlar 54'ün ne olduğunu bilir. Eğer o sensör olmasa, o sensörün marifeti olmasa, cep telefonuma mesaj gelmemiş olsa belki de çocuğum çok ciddi bir sağlık problemiyle karşılaşacaktı, belki hasar kalacaktı çocuğumda. Bu ülkenin 30 bin-40 bin evladı her gün bu sorunu yaşıyor, her gün bu sorunla karşı karşıya. Peki, sensör olmazsa, onlar için bu üçüncü göz olmazsa, bu uyarı sistemi çalışıp anneyi, babayı, okuldaki öğretmeni bu işe müdahale ettirmezse bu çocukların vebalini kim taşıyacak, bu işin hesabını kim verecek Sayın Bakanım? Lütfen, bazı şeyleri yapabilecek güçteyiz, kapasitedeyiz, bu ülke de bu sorunu çözer. Lütfen, buradan bu müjdeyi bu ailelere verin, sizden rica ediyorum.” dedi.
Arslan’ın konuşması şu şekilde;
“Sayın Bakan, yarın 14 Kasım Dünya Diyabet Günü. Keşke bu kitapçığınızda Tip 1 diyabetle ilgili söz verip de yerine getirmediğiniz, sizin şahsınızda söylüyorum ama sizden önceki bakanlar ve paydaş bakanlıklar; Sağlık Bakanlığı, Hazine ve Maliye Bakanlığı, defalarca gündeme gelmiş bu soruna yönelik bir çözümünüz keşke burada olsaydı. Ben Tip 1 diyabetli bir çocuk babasıyım; çocuğum 6,5 yaşında, yaklaşık on ay önce bir tanı aldık ve biz bu Tip 1 diyabetin ne olduğunu en acı ve şiddetli hâliyle yaşamaya başladık. Burada her şeye para bulurken bu sensörlere ve pompaya para bulamama meselesini ben anlayabilmiş değilim. Bu pompa ve sensörler Avrupa Birliği ülkelerinin tamamı tarafından geri ödeme kapsamına alınmış, tamamında ücretsiz bir şekilde ödenirken, Sayın Bakanım, bizim ülkemizde niye ödenmiyor? Bizim çocuklarımız bu kadar kıymetsiz mi, değersiz mi? Tip 1 diyabetli ailelerin ne yaşadığını acaba biliyor muyuz? 2013'te Sağlık Uygulama Tebliği'ne girmiş olan bu ödeme neden bir yıl geçmeden buradan çıkarıldı? Biz ülke olarak 30 bin-40 bin civarındaki çocuğumuza bu parayı veremiyor muyuz? Bakanlığınız Tip 1 diyabetli çocukların yaşayacağı komplikasyonlardan kaynaklı ileride yaşayacakları hastalıkların bu ülkeye maliyetlerinin, bu sensör ve pompalardan daha fazla olduğunu bilmiyor mu? Hesaplayamıyor mu? Bakanlığımız buna muktedir değil mi?
Bakın, ben geçen hafta bir konuşma yaptım, yüzlerce mesaj geldi bana, inanın, utandım. Niye utandım biliyor musunuz? Bana diyorlar ki: "Allah senden razı olsun." Ya, ben milletvekili olarak bir çözüm üretemedim ki... Ne benden ne 600 milletvekilinden ne de Bakanlıktan Allah razı değil. O yüzden, ne olursunuz, derhâl bu sorunu çözelim, bu kanayan bir yara. Bakın, annenin biri ne diyor? ‘Çocuğum okula başladı, kalem tutamıyor.’ Neden? Onlarca kez o küçük parmakları deliniyor ve o çocuğumuz parmağıyla kalem tutamıyor.
Sayın Bakanım, bu işi çözecek misiniz? Ne zaman çözeceksiniz peki? ‘Evet.’ diyorsunuz, onaylıyorsunuz, peki ne zaman çözeceksiniz bu işi? Lütfen, bunu yarın açıklayın ben de Tip 1 diyabetli bir çocuk babası olarak teşekkür edeceğim. Bir sürü vergi borcu siliyoruz, bir sürü zenginin, varsılın burada kanun yoluyla cebine para sokuyoruz ama Tip 1 diyabetli evlatlarımıza bu iyiliği yapmıyoruz. Bakın, anneler sırtlarında çantalarla, o insülin iğneleriyle okulların kapısında bekliyorlar. Bu anneler çalışamıyor, bu anneler iş gücünden mahrum kalıyorlar ve bunun amasız fakatsız ödeme planının içerisine konması gerekiyor.
Daha önce söylemiştim, şanslı bir babayım. Neden? Çünkü benim gücüm çocuğuma bir sensör almaya yetiyor. Bakın, Sayın Bakanım, o sensörün gün içinde verdiği verilerden bahsetmek istiyorum. 10 Kasım’da, ne olmuş biliyor musunuz benim kızımda, eğer sensör olmamış olsa benim fark edemeyeceğim, annesinin fark edemeyeceği neler olmuş yavrumuzun vücudunda? Saat 06.56'da 80'e düşmüş şekeri, 07.21'de düşük uyarısı veriyor bize, biz fark ediyoruz ve çocuğumuzun başına gidiyoruz, 78'e düşmüş. Bakın, 12.00'de 54'e düşmüş. Buradaki hekim arkadaşlar 54'ün ne olduğunu bilir. Eğer o sensör olmasa, o sensörün marifeti olmasa, cep telefonuma mesaj gelmemiş olsa belki de çocuğum çok ciddi bir sağlık problemiyle karşılaşacaktı, belki hasar kalacaktı çocuğumda. Bu ülkenin 30 bin-40 bin evladı her gün bu sorunu yaşıyor, her gün bu sorunla karşı karşıya. Peki, sensör olmazsa, onlar için bu üçüncü göz olmazsa, bu uyarı sistemi çalışıp anneyi, babayı, okuldaki öğretmeni bu işe müdahale ettirmezse bu çocukların vebalini kim taşıyacak, bu işin hesabını kim verecek Sayın Bakanım? Lütfen, bazı şeyleri yapabilecek güçteyiz, kapasitedeyiz, bu ülke de bu sorunu çözer. Lütfen, buradan bu müjdeyi bu ailelere verin, sizden rica ediyorum.”