İstanbul’un Ümraniye ilçesinde 22 Eylül akşamı, 26 ayrı suç kaydı bulunan ve aranan 19 yaşındaki Yunus Emre Geçti, kendisini yakalamak isteyen polislere karşı direnmiş, çıkan arbedede de Yunus Emre Geçti polislere ateş açmış ve polis memuru Şeyda Yılmaz şehit olmuştu.
CHP İçişleri Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı ve İzmir Milletvekili Murat Bakan, konuya ilişkin yeni bir açıklama yaptı.
Açıklamasında suç örgütlerine yönelik operasyonlara dikkat çeken Bakan, “Organize suç örgütleri; genellikle zayıf devlet yapılarında, yolsuzluğun, ekonomik eşitsizliğin olduğu ve hukukun üstünlüğünün sağlanamadığı ülkelerde devlet otoritesine meydan okumaya başlarlar. Bunun örnekleri için Orta Amerika veya Latin Amerika ülkelerine kadar gitmemize gerek yok, Suriye ve Irak gibi ülkelerde devlet otoritesi zayıflarken, suç örgütleri hem kendi başlarına hem de zaman zaman terör örgütleriyle de işbirliği yaparak devlet otoritesine meydan okuyorlar. Yani aslında şu kadar operasyon yaptık derken, organize suç çetelerinin nasıl palazlandıklarını da itiraf ediyorsunuz” dedi. Bakan, bu tür yapıların, cezasızlık algısı ve güvenlik zafiyeti nedeniyle daha da cesaretlendiğini söyledi.
CHP’li Bakan’ın açıklaması şu şekilde:
“İçişleri Bakanlığı, Süleyman Soylu döneminde de organize suçla mücadele ettiğini göstermek için, adına ‘Kökünü Kurutma Operasyonları’ dedikleri ardı arkası gelmeyen ancak bir türlü kökünü kurutamadıkları operasyonlar düzenliyordu. Bakanlar değişti, yöntem değişmedi. Şimdi de ardı arkası kesilmeyen ‘Kuyu Operasyonları’ yapılıyor. Bugün İçişleri Bakanı, 29. operasyonu paylaştı. Peki, bu operasyonlar organize suçla mücadelede başarılı oluyor mu? Hayır!
Bu tür yapılar, cezasızlık algısı ve güvenlik zafiyeti nedeniyle daha da cesaretleniyor
Daha birkaç gün önce şehit edilen polis memuru kardeşimiz Şeyda Yılmaz’ın katiline, kendilerine ‘Casperlar’ adını veren organize suç örgütü sahip çıkıyor. Görünüyor ki İçişleri Bakanlığı bu işi yönetemiyor. Son zamanlarda artan çete faaliyetleri, organize suç gruplarının İstanbul’da adeta kol gezdiğini ve İçişleri Bakanlığı’nın bu konuda yeterli önlem almadığını gösteriyor. Şehit edilen polis memuru Şeyda Yılmaz olayında da açıkça görüldüğü gibi, suç örgütleri artık güvenlik güçlerini açıkça hedef alıyor, bundan hiç çekinmiyor. Casperlar çetesinin, Yunus Emre Geçti gibi suçlulara destek vermesi ve cezaevinde bile masraflarını üstleneceğini duyurması, İçişleri Bakanlığı’nın organize suçlarla mücadelede ne kadar yetersiz kaldığının da açık bir göstergesi. Bu tür yapılar, cezasızlık algısı ve güvenlik zafiyeti nedeniyle daha da cesaretleniyor.
Şu kadar operasyon yaptık derken organize suç çetelerinin nasıl palazlandıklarını da itiraf ediyorsunuz!
Organize suç örgütleri; genellikle zayıf devlet yapılarında, yolsuzluğun, ekonomik eşitsizliğin olduğu ve hukukun üstünlüğünün sağlanamadığı ülkelerde devlet otoritesine meydan okumaya başlarlar. Bunun örnekleri için Orta Amerika veya Latin Amerika ülkelerine kadar gitmemiz gerek yok, Suriye ve Irak gibi ülkelerde devlet otoritesi zayıflarken, suç örgütleri hem kendi başlarına hem de zaman zaman terör örgütleriyle de işbirliği yaparak devlet otoritesine meydan okuyorlar. Yani aslında şu kadar operasyon yaptık derken, organize suç çetelerinin nasıl palazlandıklarının da itirafını yapıyorsunuz. Bakanlık olarak tehlikenin farkında değilsiniz ancak organize suçlar, toplumun güvenliğini, devletin otoritesini ve sosyal düzeni tehdit ediyor. Ülkede ‘hukuk tanımaz’ ve ‘hukukla adeta dalga geçen’ bir kesim oluştu, bu kesimi de bizzat siz yarattınız.
Suç örgütlerinin açık tehditlerine karşılık devletin sessiz kalması, halktaki güvensizliği ve endişeyi artırıyor
Organize suç örgütlerinin hastanelere dahi saldıracak kadar ileri gidebildiği bir ortamda, kamu güvenliğinin ciddi tehdit altında olduğunun altını bir kez daha çiziyoruz. İçişleri Bakanlığı’nın bu tür çetelerle mücadelede daha etkin ve kararlı adımlar atması gerektiğini bir kez daha vurguluyoruz. Vatandaş olarak bizler, bu tür olaylarla ilgili neden yeterince bilgilendirilmiyoruz? Bunu da sorguluyoruz. Bunun, İçişleri Bakanlığı’nın şeffaf ve etkili bir iletişim stratejisi olmamasından kaynaklandığı çok açık. Zira polisin rutin operasyonları Bakan seviyesinde paylaşılırken, kamuoyunun asıl bilgilenmesi gereken konularda bilgilendirilme yapılmıyor. Narin Güran cinayeti ve Şeyda Yılmaz’ın şehit edilmesi örnekleri önümüzde duruyor… Suç örgütlerinin açık tehditlerine karşılık devletin sessiz kalması, halktaki güvensizliği ve endişeyi artırıyor. Oysa devletin bu tür tehditlerle başa çıkabilmesi, güçlü bir hukuk sistemi, şeffaf ve etkili güvenlik güçleri ile sıkı bir organize suçla mücadele politikası gerektirir…”