ASAYİŞ

İzmir Şehir Hastanesi’ndeki kriz yargıya taşındı

İzmir Şehir Hastanesi’nin inşası sırasında müteahhit firma ile taşeron şirketler arasında yaşanan kriz yargıya taşındı.

Abone Ol

İzmir Şehir Hastanesi’nin inşası sırasında müteahhit firma ile taşeron şirketler arasında yaşanan kriz yargıya taşındı. Müteahhit firmadan hak edişlerin ödenmemesi sonrasında taşeron şirketlerden maaşlarını alamayan işçilerin hastanede başlattıkları eylemde polisin müdahalesi nedeniyle harekete geçen taşeron firma, İzmir Valisi Süleyman Elban ve İzmir Emniyet Müdürlüğü görevlileri hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyusunda bulundu. Taşeron firma aynı zamanda İçişleri Bakanlığı’na da idari yönden inceleme başlatılması amacıyla başvuru yaptı.

Tanınmış müteahhitlik firmalarından Türkerler ve Gama firmalarınca inşası gerçekleştirilen İzmir Şehir Hastanesi’nde taşeron işçilerin maaşlarını alamadıkları gerekçesiyle başlattıkları eylem adli yargı ile idari soruşturmaya konu oldu.

Taşeron firmalardan maaşlarını alamayan işçilerin geçtiğimiz günlerde hastane yerleşkesinde başlattığı eylem inşaat firması ile taşeron firmaları karşı karşıya getirdi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın açılışını yapması planlanan hastanede yaşananların boyutu genişledi.

Taşeron firmanın avukatınca yapılan Ankara’da yapılan iki suç duyurusunda, Türkerler – Gama firmalarının ihalesini aldığı inşaatta 120 milyon liralık iş ve yapım gerçekleştirildiği, buna karşın 15 milyon liralık hak edişin ödenmediği iddia edildi.   

Suç duyurunda şöyle denildi:

“Bu bedelin ödenmesi ve sözleşme yükümlülüklerin gerçekleşebilmesi için İzmir Şehir Hastanesi yapımını şart olarak öne sürmüş, ticari hayatını devam etmek isteyen şirketin ve yetkilisi üstü kapalı tehditler ile iradesi sakatlanmıştır.

İzmir Şehir Hastanesi yapımına 2022 yılının aralık ayında geçici görevle iştirak etmek zorunda kalan firma 2023 mart ayında sözleşme imzalamıştır. Bu kapsamda yapmış olduğu işçilik bedeli 90.000.000 TL’yi aşan şirket Türkerler ile adi ortaklık halindeki diğer bir şirket bünyesindeki hak edişlerini alamamasına rağmen sözleşmeden doğan sorumluluklarını yerine getirmeye devam etmek zorunda bırakılmıştır.

Yaşanan süreç içerisinde şirket temel giderleri ödenemez hale gelmiş, şirket çalışanlarına dahi maaşlar ödenememiş, şirket adeta mali çıkmaza sürüklenmiştir. Aylarca işçiler maaşlarını alamadıkları gibi, üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmeyen Türkerler ve GAMA Adi Ortaklığı “işçilerinizi dışarı çıkarın parasını kendiniz verin” içerikli resmi yazı müvekkillerimize bildirilmiştir.

Süreç içinde hastane yapımına özgülenmiş kreditörlerden yüklü miktarlarda krediler çekilmiş, kredi kullanma amacının sadece hastane yapımı olduğu özellikle belirtilmiştir. Buna rağmen hastane yapımını özgülenen bedeller, hastane yapımı amacıyla anlaşılan şirketlere ödenmemiş, zilyetliği teslim edilen nakdi miktar amacı dışında kullanılmıştır.

Türkerler - Gama ortaklığı da hastane yapımına özgülenmiş kredilerin büyük bölümünü kendi şirket menfaatlerine kullanmış, başta işçiler olmak üzere tüm şirketler bilinçli olarak mağdur edilmiştir. Yaşanan bu süreç içerisinde evlerine ekmek götürmek dışında başkaca amacı olmayan işçiler 10.10.2023 tarihinde hastane önünde alacaklarını istemek için beklemişlerdir.

Kapı önünde duran işçilerden rahatsız olan Kazım Türker ve yönetim kurulu üyeleri önce işçilerin haklı taleplerini karşılamak bir kenara duysun hakaret hami konuşmalar ile işçileri kovmuşlardır. Sözlü olarak belirtilen kovma talebi yetersiz gelmiş olacak ki sonrasında huzur ve sükunu bozma suçunu işlediklerinden le şikâyet ettiklerini müvekkillerimiz öğrenmiştir. Bu aşamaya kadar anayasal haklarını kullanan şirket yetkilileri, süreci kamu görevlilerinin gücünü kendi çıkarları doğrultusunda kullanmıştır. Üzülerek belirtmek zorundayız ki kolluk görevlileri tacirler ve işçiler arasında arabulucu gibi davranmaya başlamış ve şikâyet edilen şirket yetkililerinin çıkarlarını savunmaya başlamıştır. Suça konu olaylar ise tam bu süreç akabinde başlamaktadır.

16.10.2023 tarihinde alacaklarını alamayan iki işçi, müvekkillerimizin bilgisi dışında hastane çatısına çıkmıştır. ISS Güvenlik Müdürü Gökay Yıldız tarafından Türkerler şirketi tarafından kullanılan ofise, müvekkilimiz Serkan Yıldırım, emniyet müdürünün kendisi ile görüşmek istediği gerekçesi ile çağrılmıştır.

Müvekkilimiz kamu görevlisi olan kişinin süreç hakkında bilgi almak istediği zannı ile çağrıldığı ofise gitmiştir. Ofisin kapısının önüne geldiğinde güvenlik müdürü Serkan Yıldırım tarafından Bayraklı İlçe Emniyet Müdür Yardımcısı ile tanıştırılmıştır.

Müvekkilimizin tanıştırıldığı emniyet müdür yardımcısı, müvekkilimizi azarlar biçimde konuşmuştur. Müvekkilimizin asistan olduğunu tahmin ettiği bir kadından, icazet alarak odaya girmesini sağlamıştır. Bunun üzerine Türkerler şirketinin icra kurulu başkanı Murat Papila’nın odasına girilmiştir.

Emniyet müdür yardımcısının yanında bir sorun olmayacağını düşünen müvekkil bir şokla karşılaşmıştır. Murat Papila “adamlarını al çık, ben para mara vermem kimseye” diyerek bağırmaya başlamış, tehditkâr üslubunu devam ettirerek “emniyette burada bizim yanımızda, çıkmazsan sonuçlarına katlanırsın” demiştir.

Müvekkilimiz emniyet müdür yardımcısının yanında böyle bir hadisenin yaşanmasının şoku içerisindeyken emniyet müdürü “ne kadar lazım para, ne istiyorsun?” demiştir. Emniyet müdür yardımcısı bir şekilde müvekkilimizi baskı altına almış, sorunu çözmesi yönünde aktif bir şekilde telkinlerde bulunmuştur.

Bunun üzerine Murat Papila, “4 milyon vereyim defolun gidin” demiştir. Müvekkilimizin bu teklifi kabul etmesi, bünyesinde istihdam ettiği işçilerin hakkını masada bırakmasının mümkün olamayacağını iletmişse de ikili tarafından baskı ve ısrarlar devam etmiştir. Kabul etmemesi halinde, emniyetin gereğini yapacağını duyan müvekkil süreçten rahatsız olarak odadan ayrılmıştır.

Odadan çıkmasının akabinde hastane kapısının önünde bekleyen TOMA denen ve olaylara müdahale amacıyla kullanılan aracı görünce müvekkilin başından kaynar sular dökülmüştür. İlgili şirketin, kamu gücünü kendi çıkarları doğrultusunda, başka şirketi ve emekçileri baskılamak için talimat vererek kullanılmasını sindirememiş, baskı karşısında kendisini ve işçileri korumak amacıyla kolluk güçleri ile sözlü münakaşa yaşamıştır.

Kolluk güçlerince “üç beş kişisiniz, bir sıkımlık canınız var” denmek suretiyle müvekkilimiz, ticari ilişkisinde yaşanan sorunlar sebebiyle kamu gücü tarafından baskı altına alınmıştır. Bu sürece anlam veremeyen müvekkil süreci araştırdığında, Türkerler tarafından İzmir Valisi ile görüşüldüğünü öğrendiğini beyan etmektedir. Söz konusu baskı ortamının valilik makamı başta olmak üzere kamu kurumlarınca sağlandığı, ilçe emniyet müdürlüğünün bir telefon ile ticari görüşmeye dahil olduğunu ve müvekkili baskı altına almak amacıyla görüşmesi sebebiyle müvekkilimiz bu şikayeti yapmak zorunda kalmıştır.

"İşçilerin hakkı alenen gasp edilmiştir"

Ücreti ödenmeyen işçinin çalışmama hakkı, İş Kanunu'nun 34. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre: '' Ücreti ödeme gününden itibaren yirmi gün içinde mücbir bir neden dışında ödenmeyen işçi, iş görme borcunu yerine getirmekten kaçınabilir. Söz konusu olay ekseninde bakıldığında iş görme edimlerini tümüyle ifa eden işçilerin ücreti ödenmeyerek mağdur edilmiş ve Türkerler şirketi bu mağduriyeti gidermek yerine, emniyetten üst düzey yetkili amiri de yanına alarak işçilere göz dağı vermiş ve adeta kamu gücüyle işçilerin hakkı alenen gasp edilmiştir.

Hukuk devletinde kolluğun görevi suç önlemek ve suçluyu da adalete teslim etmek iken bahsi geçen olayda haklarını alamayan işçilerin eylem mahiyetinde olmayan ve tamamen haklarını alma saikiyle sahada durmasını eylem olarak kabul edip müdahale edilmesi kabul edilebilir değildir. Dışarıda haklarını almayı bekleyen işçiler bir yana, kolluk amirinin içeride şirketin yetkilileriyle birlikte hareket ettiğinin müvekkilimizce tespit edilmesi hukuksuzluğa bir karine teşkil etmektedir.

Kolluk personeli, görev yetki ve sınırlarını aşarak bir ticari ilişkiden kaynaklanan uyuşmazlık içerisinde tarafgir bir pozisyon üstlendiği izlenimini vermektedir. Kolluk, devlet adına ve hukuk sınırları içinde hareket etmekle yükümlüdür. Kolluk, birinin veya birilerinin tekelinde, o kişilerin çıkarları doğrultusunda hareket ettiği izlenimi dahi kamu kurumlarının zan altında bırakılmasına sebebiyet verecektir. Bu sebeple ilgili durumun Bakanlığı’nızca soruşturularak, olası hukuk dışı durumları tespit etmesi hem kamu çıkarları hem yurttaşlarımızın kamuya olan güveni açısından önem teşkil etmektedir.

İlgili odanın ve hastane bünyesindeki kamera kayıtlarının şüphelilerce yok edilmeden toplanması halinde söz konusu hadisenin vahameti gözler önüne serilecektir.”

Vali ve emniyet müdürleri hakkında suç duyurusu

Taşeron firmanın avukatı, yaşananlardan sonra bu sabah (çarşamba), Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı ve İçişleri Bakanlığı’na ayrı ayrı suç duyurusunda bulundu.

Suç duyurusunda İzmir Valisi Süleyman Elban ve İzmir Emniyet Müdürü Celal Sel olmak üzere inşaatın yapıldığı Bayraklı İlçesi’nde görevli polis yetkilileri yer aldı. (T24)