Kemalpaşa Belediyesi Meclis Salonu’nda gerçekleşen ve komisyonlardan gelen 8 raporun, birimlerden gelen 10 önerinin görüşüldüğü Eylül Ayı Olağan Meclis Toplantısı Mehmet Türkmen başkanlığında gerçekleşti. Açılış konuşmasında Başkan Türkmen, ağustos ayında şehit olan askerlerimi rahmetle anarken, 30 Ağustos Zafer Bayramı'nı da kutladı.
‘DEPREM DEĞİL, BİNA ÖLDÜRÜR’
Toplantıda, Özel Kalem Müdürlüğü tarafından meclise ek gündem maddesi olarak sunulan Ulubel İmar Şirketi’nin yeni müdürü olarak İrfan Teper’ in 1 yıllığına atanması önerisi, oy çokluğuyla kabul edildi. Komisyonlardan gelen önerilerin görüşüldüğü sırada, AKP'li Meclis Üyesi'nin sözlerine cevaben Başkan Türkmen, "Jeoloji mühendisimiz önümüzdeki günlerde göreve başlayacak. Fay hattı üzerinde bulunduğumuz için deprem ve imar planlarıyla ilgili kapsamlı bir çalışma başlatacağız. İnşaat sektöründeki herkesin gerekli ehliyete sahip olması gerekiyor; inşaatlarımızın daha iyi denetlenmesi, mağduriyetlerin önlenmesi için şart. Unutmayalım, deprem değil, bina öldürür," ifadelerine yer verdi.
ANA YOLLARDAKİ KALDIRIMLAR İÇİN ENGELİLERE YÖNELİK DÜZENLEME TALEBİ
Cumhuriyet Halk Partisi Meclis Üyeleri tarafından Ağustos Ayı Meclisi'nde sunulan Kemalpaşa ilçesi ana yollarında bulunan kaldırımların, engellilerin ve çocuk arabalarının daha rahat kullanabilmeleri için gerekli düzenlemelerin yapılması önergesi, Belediye Meclisi'nin Eylül Ayı Toplantısında oy birliğiyle kabul edildi.
2024-2025 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI
Cumhuriyet Halk Partisi grubu adına, grup sözcüsü Barış Uçar, yaklaşan eğitim-öğretim dönemiyle ilgili bir metin paylaştı. Metinde şu ifadelere yer verildi, 'Bugün okul öncesi ve birinci sınıf öğrencilerimiz için okullarımızda 2024-2025 eğitim-öğretim yılının ilk ders zili çaldı. Önümüzdeki hafta tüm öğrencilerimiz okula dönmüş olacaklar. Ne yazık ki ne okullarımız ne de AKP iktidarının 22 yılda eğitim sistemini getirdiği durum öğrencilerimizin, velilerimizin, öğretmenlerimizin, yöneticilerimizin ve eğitim çalışanlarının heyecanlarını, isteklerini ve ihtiyaçlarını karşılamaya hazır değil.
Bu yıl 1., 5. ve 9. sınıf öğrencilerimiz ve öğretmenlerimiz bir eğitim programı olmaktan öte iktidarın çağdışı eğitim manifestosu olma niteliğini taşıyan, Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli ile döneme başlıyorlar. İhtiyaç, analiz ve pilot çalışma yapılmamış, hazırlama ve onaylanma süreci katılımcı ve şeffaf yürütülmemiş, kaynakçası, bilimsel dayanakları veya yazarları belli olmayan, tüm uzmanların karşı çıkmasına rağmen onaylanan bu modele karşı Cumhuriyet Halk Partisi olarak idari işlemin iptali ve yürütmenin durdurulması talebiyle Danıştay’da dava açtık. Öğrencilerimizin ve öğretmenlerimizin vakti ve emeği AKP’nin siyasi hırsları nedeniyle daha fazla ziyan edilmeden bir an önce eski programlara dönüleceğini umuyoruz.
Öğretmenlerimiz bir yandan AKP iktidarının eğitimde yarattığı tahribatla mücadele etmeye çalışırken, bir yandan da kendi haklarına yapılan bir saldırıyla karşı karşıyadır. Öğretmenlik Mesleği Kanunu Teklifi geçtiğimiz dönem meclise sunulmuş, partimizin milletvekillerinin gösterdiği başarılı muhalefet sonucunda görüşmeler Ekim ayına ertelenmiştir. Teklif öğretmenlik mesleğini düzenleyecek nitelikte değildir; yalnızca atama bekleyen öğretmenleri elemek için hazırlanmıştır. Öğretmenlerin hakları tanımlanmamış, diğer eğitim çalışanlarıyla ilgili bir düzenleme yapılmamış, özel sektörde çalışan öğretmenlere yer verilmemiş, basamaklandırma sistemine çözüm sunulmamıştır. Amaç öğretmenlik mesleğinin itibarını yükseltmek, öğretmenlerimizin ve eğitim bileşenlerinin haklarını tanımlamak değil; öğretmenlerin diplomasını çalmaktır.
Üstelik bu yıl okullarımız öğretmen ataması yapılmadan açılıyor. Danıştay’a açılan davayı bahane gösteren Bakanlık mülakat sonuçlarını açıklamayarak ve öğretmenlerin atamasını gerçekleştirmeyerek, yalnızca öğretmenleri değil, öğrencilerimizi de mağdur ediyor. Öğretmen açığı ücretli öğretmenlik adı altındaki emek sömürüsüyle kapatılmaya çalışılıyor.
Öğrencilerimizin nitelikli eğitim hakkı ve öğretmenlerimizin özlük haklarının dışında okullarımızın durumu da ne yazık ki içler acısıdır. 22 yıllık AKP iktidarı çocuklarımızı okullarımızda bir öğün yemek veremediği gibi bir bardak temiz içme suyu bile sağlayamamaktadır. Okullarımız çocuklarımız için güvenli ve sağlıklı yerler olmanın çok uzağındadır. Kamusal, parasız ve eşit eğitim bitirilmiş, devlet okulları ailelerden alınan katkı payları sayesinde ayakta kalmaya çalışan özel okullara dönüşmüştür. Devlet yalnızca okulun binasını sağlayan, öğretmen maaşlarını veren, elektrik, su ve yakacak masrafını karşılayan konumdadır. Temizlik ve güvenlik görevlisinin maaşından boya badanaya, çatı tamirinden sınıfların bakımına, kırtasiye malzemelerinin ve temel hijyen malzemelerinin alımına dek diğer tüm konularda okullar neredeyse özelleştirilmiş durumdadır. Ailelerin katkı payı veremediği, yoksul bölgelerdeki okullarımız ve çocuklarımız, güvensiz, sağlıksız ve hijyenden yoksun okul binalarında eğitim almak zorunda bırakılmıştır. AKP iktidarının eğitim sistemini getirdiği noktada, nitelikli eğitim her çocuk için bir hak olmak yerine ailesinin imkanları el veren çocukların erişebildiği bir imtiyaz haline gelmiştir.
AKP iktidarında eğitim piyasalaşmış, özel okullar AKP tarafından sistematik şekilde desteklenmiştir. Atanmayan öğretmen sorunu özel okullara ucuz işgücü sağlamak için bilinçli olarak yaratılmıştır. Uygulanan sınav sistemlerinin, kamu okullarında yaşanan nitelik kaybının ve eğitimde dinselleşmenin sonucunda, çocuklarının nitelikli, bilimsel ve laik eğitim almasını isteyen veliler çareyi özel okullarda bulmuştur. Devlet okulları, toplumun en yoksul ve çaresiz kesimlerinin çocuklarının AKP’nin eğitim politikalarına dolaysız maruz kaldığı mekanlara dönüşmüştür.
Mesleki ve teknik eğitimin itibarı giderek zedelenmiş, eğitimin niteliği düşürülmüş, bu okullar öğrenciler tarafından tercih edilmez hale gelmiştir. Mesleki ve teknik eğitim kurumları sosyoekonomik olarak dezavantajlı kesimlerden gelen akademik başarısı düşük öğrencilerin tercih ettiği okullar haline gelmiştir. “4 gün işe 1 gün okula” diye yoksul ailelerin çocuklarına tek alternatif haline getirilen MESEM’ler çocuklarımızın devlet eliyle ucuz ve güvencesiz işgücü olarak kullanıldığı, çocuklarımızın yaralandığı ve öldüğü bir projeye dönüşmüştür. İSİG meclisi verilerine göre, 2024 yılının ilk 7 ayında MESEM programı kapsamında 9 çocuk iş cinayetlerinde hayatını kaybetmiştir.
22 yıllık AKP dönemi iktidarı genel olarak Cumhuriyetle ve onun ulusal egemenlik anlayışıyla savaş halinde geçmiştir. Laik ve bilimsel eğitimden giderek uzaklaşılmıştır. Yönetici kadrolar devletin çalışanı değil AKP’nin çalışanı haline getirilmiştir. Liyakatsız kadrolaşma, mevzuat ve program değişiklikleri, protokol ve özel teşviklerle dini tarikatlarla ilişkili vakıf ve derneklerin eğitimin paydaşı yapılması, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın eğitim-öğretim faaliyetlerinin daha fazla içine alınması yoluyla eğitim dinselleştirilmiştir. AKP iktidarı ve atanmış Bakanları, 22 yıldır eğitim sistemimize bilinçli olarak sistematik biçimde saldırmaktadır. Tüm kademelerde, tüm paydaşlar için eğitim her geçen gün daha kötüye gitmektedir. Okul öncesinden yükseköğretime kadar eğitimin niteliği bilinçli olarak düşürülmüştür.
Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk Kurtuluş Savaşı esnasında Maarif Kongresini toplayarak eğitimin ne kadar önemli olduğunu göstermiştir. Cumhuriyetimizin kuruluş felsefesine uygun olarak iktidarımızda eğitime yeterli bütçe ayrılacak ve sorunlar çözülecektir. Belediyelerimizde gerçekleştirilmiş başarılı projeler iktidarımızda yapacağımız işlerin habercisi niteliğindedir.'' dedi.