İzmir’in Konak ilçesi Alsancak semtinde geçtiğimiz cuma günü kentte etkili olan şiddetli yağış cadde ve sokakları göle çevirmiş, bu sırada Özge Ceren Deniz (23) ve İnanç Öktemay (44) yağmura yakalanmıştı. Yoldaki su birikintisinden karşıya geçmek isteyen İzmir Demokrasi Üniversitesi Tıp Fakültesi 5. sınıf öğrencisi Özge Ceren Deniz ve arkadaşı İnanç Öktemay, suda elektrik akımına kapılarak hayatını kaybetmişti
Mustafa Tübcel Güne Dair Programında Ceza Hukukçusu Av. Murad İdikurt ile konuyu ele aldı.
Tübcel’in konuşması şöyle;
“Allah kahretsin denilen bir olay yaşadık geçtiğimiz günlerde. Hani böyle seyrederken Allah kahretsin dersiniz ya, insan hayatı bu kadar ucuz mu? İki tane vatandaşımızı yağmur yağdığı için elektrik kabloları da kaçak akım ürettiği için elektriğe kapıldı. İzmir’in Alsancak semtinde ve iki vatandaşımızı kaybettik. Günlerdir de İzmir bu konuyu konuşuyor.Sorumlular hesap versin diyor.
Gediz Elektrik açıklama yapıyor.
- Efendim İZSU sorumlu
- Neden?
- 1 Ocak'ta çalışma yapmış diyor.
Gediz Elektrik, Büyükşehir'e diyor ki siz 1 Ocak'ta orada çalışma yaptınız. Kablolara zarar verdiniz. Büyükşehirde diyor ki, evet biz 1 Ocak'ta çalışma yaptık ama 9 Ocak'ta da Gediz Elektrik aynı yerde çalışma yaptı. Görmedi mi diyor kabloların halini.
Oradaki vatandaşlar ve orada yaşayan esnaf da uzun yıllardır bu sorun var diyor. İnternette videolar var seyredebilirsiniz. Defalarca yetkilileri uyardık diyor. Uzun yıllardır, daha önce de buna benzer olaylar yaşandı. Can kaybıyla sonuçlanmadı ama buna benzer olaylar yaşandı diyor. Ama sonuç itibariyle iki canımızı yitirdik.
- Niye?
- İhmalkârlık yüzünden.
- Kader, ölüm, evet.
- Böyle pisi pisine ölüm vardır ya, işte tam anlamıyla bu.
Görevi yapması gerekenlerin ihmali sonucu iki tane canımızı kaybettik. 23 yaşında Özge Ceren Deniz, 44 yaşında İnanç Öktermen. Niye Yağmur yağdığı için. Kablolar kaçak akım yapmış, elektrik çarpması sonucu hayata veda ettiler. Neresinden tutarsanız tutun, Allah kahretsin dediğiniz bir olay.
Şimdi bilirkişi raporu da çıktı.
Gediz Elektrik suçluyor ya İZSU’yu, orada çalışma yaptı diyor. Bir mazgal çalışması. Orada kablolara zarar verdi diyor Gediz Elektrik. Büyükşehir açıklama yapıyor. Kardeşim biz orada çalışma yaptık, zarar verdiğimizi düşünüyorsunuz ya Peki 9 Ocak'ta siz geldiniz, sizin ekipleriniz geldi. Fark etmediniz mi?
Bilirkişi raporu çıktı. Ne diyor biliyor musunuz bilirkişi raporu?
- Kabloların yüzeye 15 santim yakın olduğu tespit edildi. Dolayısıyla kablolarda zarar gördüğü için elektrik akımı sonucu bu iki kişi can verdi diyor. Mevzuatta ise 80 santim Yüzeyin derinliğinde olması gerekir diyor.
Peki Gediz Elektrik sen özel bir şirketsin. Ve paralarımızı topluyorsun. Yaptığın hizmet karşılığında. Herkes de çatır çatır parasını ödüyor. Ödemediği zaman elektriğini kesiyorsunuz.
- Niye hizmeti doğru dürüst vermiyorsunuz?
- Adam gibi niye vermiyorsunuz?
- Kim verecek bu iki canın hesabını?
Bak bilirkişi raporu diyor ki, “Kablo derinliğinin 15 cm'ye düştüğü noktada bu kadar küçük gömülme derinliğine neden olan etken Rögar kapağı bitişiğinden geçirilen beyaz renkli direnej borusunun kabloları, kapağa doğru yükselmesi ve bu arada kablo koruyucu borunun bu bölümünde iptal edilmiş olmasıdır. Gediz Elektriğinin uygulamaları sonucu olduğu kanaatine varılmıştır.”
- 80 cm olması gerekiyor diyor. Normalde ilgili yönetmeliğe göre 80 cm olması gerekiyor diyor. Siz 15 cm'ye döşemişsiniz o kablolar. 9 Ocak'ta da çalışma yapmışsınız, ekipleriniz bunu fark etmemiş bile.
- Ve iki canın hesabı. Bu sorumlular hesap verene kadar da bu konuyu gündemde tutacağız. O iki canın hesabını verecek sorumlular.
Hukukçu Avukat Murat İdikurt ise şunları söyledi;
Bir vatandaş olarak çok çok üzüldüm. Bir hukukçu olarak da haliyle meselenin kendimizce tahlilini yaptık. Ben öncelikle başsağlığıyla başlıyorum. Ailelerine sabır diliyorum. Gerçekten çok üzücü bir olay.Düz yolunuza giderken bir anda ölüm gelebiliyor.
- Bizim ülkemize de yakışmıyor.
- Burası sıradan bir ortalığı ülkesi değil. Ama maalesef ölüm sonucu öyle oldu.
Bu tip olaylarda ölümle sonuçlanan hadiselerde mesele kasten mi yapılmıştır, yoksa taksirle mi yapılmıştır diye başlar. Raporlarda da görüldüğü üzere netice eğer istenmiyorsa sonuç olarak insanların ölümü istenmiyorsa burada taksir olduğu kabul edilir ama basit bir taksirle de açıklanmaz. Bu hani halk arasında derler ya biri vefat ettiği zaman Allah taksiratını affetsin yani istemeden iş yaptığı kötülükler gibi düşünün o taksir oradan gelir. Burada şöyle değerlendirilir mesele bilinçli taksir mi, bilinçsiz taksir mi diye
İzleyiciler açısından söylüyorum. Cezanın miktarını belirlemesi açısından önemli.
- Niçin?
- Şimdi burada bir kusur var.
Önce kusurlar tespit edilecek. Kusurlar tespit edildikten sonra bu yapılan davranışla bu netice öngörülüyor mu öngörülmüyor mu? Yani insanların ölümünün istenmediği açık. Ama netice öngörülüyor mu? Ya ben bunu yaptığım zaman burada biri ölebilir. Buna öngörüyorsam ki öyle zannediyorum ki mühendisler tabii ki bunu daha iyi bilir ama bu böyledir yani. Burada bilinçli taksirden gündeme gelir. Bunun sonucu da zaten kanunda 15 yıla kadar hapistir. Bilinçli taksir durumunda cezada arttırım sebepleri uygulanır ki 15 yıla kadar da diyoruz ama 15 yıl kadar da alınmıyor zaten
Şimdi önceki şunu söyleyeyim. Şimdi olayı biraz mekanik tartışıyorum, belki ama bir hukukçu ister istemez öyle davranacak. Bir vatandaş olarak canım yansa da bir hukukçu olarak bu meseleyi tartıştığım zaman yani 15 yıla kadar hapsi de mümkün olmayacak. Tabii adli makamlar süreci tabii ki takip edecekler. Biz de hukukçular olarak, avukatlar olarak takip edeceğiz.
- Gelelim esas meseleye
- Kimler sorumlu burada?
- Bunu tartışmak lazım.
Bu da önceİZSU ve Gediz olarak ikiye ayıralım. Şimdi Gediz'in zaten asli kusurlu olduğu ya da sorumlu olduğu en azından şu an için öngörebiliyoruz bunu. Burada en azından neticenin öngörüldüğü kanaati oluşur ki bu bilinçli taksirdir. Bir hukukçu olarak kanaatin muhtemelen bir süreçte belli olacak bu. Burada şunu söyleyebilirim ben. Öngördüğüm şudur, daha açık, daha spesifik, yani çok böyle hukuki terimlere boğulmadan çok basit bir şekilde aktarmaya çalışayım.
- Bir, oradaki işçiler sorumlu. İşçilere o talimatı veren sorumlu. En fazla gidebileceği yer bir daire başkanı falandır. Öngörümü söylüyorum. Kamuoyu vicdanı belki herkesin yargılanmasını istiyor olabilir ama. Hukuk mantığı illiyet bağını yani nedensellik bağı dediğimiz şeyi bir yerde kesmesi lazım.Aksi halde bu işin sonu olmaz. O yüzden en fazla Gediz'in daire başkanına kadar bir hukuki sorumluluk olabilir. O da kusur oranında değerlendirilir bu husus.
- İZSU belki gerekli ihbar hükmünü yerine getirip getirmediği açısından kusur tartışılabilir.
Ama burada asli kusurlu Gediz'dir. Gediz Elektrik'in asli kusurundan sonra bireysel olarak yani şahsi sorumluluğu tartışırken şunu söyleyebiliriz. Az evvel söylediğim gibi kusur oranlaştırılır. İşçinin sorumluluğu, ona talimatı verenin sorumluluğu, onu denetleyenin sorumluluğu, ilgili daire başkanına kadar giden.
Kimin ne kadar ceza alacağının tespiti için burada kusur oranlarının tespit edilmesi gerekiyor. Gelen işçinin sorumluluğu belki şu da olabilir. Varsayım üzerinden söylüyorum. Ben bir mühendis değilim ama gelen işçi kullanması gereken bir takım malzemeleri örnek veriyorum kurum temin etmemiştir. Burada işçinin kusuru düşer. İlgili kurumun örnek veriyorum mal müdürü sorumlu hale gelir.
Gibi gibi gibi.
Burada bir kusur oranları tespit edecek ki insanlar ona göre mahkeme karşısında kendilerini savunabilsinler.
Ama bu haberin özü şudur.
- Tabii ki savcılarımız, hakimlerimiz gereğini yapacaktır. Ama kamu vicdanı olarak Gediz Elektriği'nin yönetim kurulu başkanı, bölge müdürü, genel müdürü hepsi kamu vicdanında mahkum olacaktır.
Ama şunu da tarihe not düşmek için söyleyeyim.
- Az evvelki işin hukuki teknik boyutunda tartıştık. Bu hususta bence bir not düşeyim en azından. Yani benim gözlemlediğim kadarıyla şu an sanıyorum. 29 kişinin gözaltından bahsediliyor. Şu anda ek gözaltılarla beraber 35 şüpheli için gözaltı kararı 31 şüpheli yakalandı.
Ben tekrar söylüyorum bir vatandaş olarak üzülerek ama işinde işleyişinde bulunan bir hukukçu olarak şunu söyleyeyim, ben o 35 kişinin birçoğunun takipsizlik alacağını düşünüyorum. Yani maalesef ben bugüne kadarki gözlemim yani Türk Yargısının birinci önceliği adaleti tesis etmek değil, kamu düzenini tesis etmek. Herkes, bütün vatandaşlarımız ayağa kalktı. Bu olaydan ötürü muzdarip, insanlar tepki gösteriyor. İnsanları sakinleştirmek için , belli bir süre bu gözaltılar sürecek”